Bundan yaklaşık 40 yıl evvel, Almanya’nın bir kentinde, bir adam, demişti ki kendine:
“Acaba yediğim şu kadar nimetin içerisinde, yapılışında,
özünde Rabbim’in yeme dediği bir şey var mı?
Bu soruyu sordu kendine, araştırdı ve o dehşetli cevapla karşılaştı. İşte yaklaşık 40 yıldır, bu dehşetli cevabı insanlara anlatmaya çalıştı. Ve yaklaşık 40 yıldır, bu dehşetli cevaba binaen, Müslümanların sofrasına, Müslümanca yiyebilecekleri nimetler sunabilmek adına çalışmalar yürüttü. İlmi araştırmalar yaptı, makaleler yayınladı, kitaplar yazdı, konferanslar düzenledi, gittiği her yerde anlattı, siteler kurdu, organizasyonlar oluşturdu, GİMDES’i kurdu. Ve 40 yıldır hala bugün, bu hizmete dur durak bilmeksizin devam ediyor…
Hüseyin Kami BÜYÜKÖZER Hocamız bir helal gıda gönüllüsüydü ve 40 yıldır da bir helal gıda gönüllüsü. Bu yolculukta O’nun koluna giren, destek veren her büyüğümüz bir helal gıda gönüllüsü. Bu gün GİMDES’te hizmet veren her bir abimiz, her bir ablamız birer helal gıda gönüllüsü. Başka makamlarda, daha büyük ücretlere, daha büyük koltuklara sahip olabilecekken, oraları değil de GİMDES’i tercih eden o büyüklerimiz, birer helal gıda gönüllüsü…
İşte GİMDES’teki büyüklerimiz, tüm zamanlarını, tüm mesailerini, tüm imkanlarını ve fazlasını GİMDES’e, helal gıdaya ayırdılar. Onlar birer helal gıda gönüllüsüydü. Bir de biz vardık… Yani, bu ehemmiyetli iş için mesaisi yetmeyenler, bu iş için imkanı yetmeyenler, helal gıda için bilgisi yetmeyenler vardı… Fakat bizler de bir şeyler yapmak istiyorduk.
O büyüklerimizin yüklerinin bir ucundan biz de tutmak istiyorduk. Bu inşa edilen güzel sarayın bir tuğlası da biz olmak istiyorduk. Bu duvara bir parça harç da biz koymak istiyorduk. Bu kutlu grup yarın Ru’z-i Mahşer’de, Rasulullah’ın Sancağı altına yürürken, “biz de o gruptanız” diyebilmek için bir adım da biz atmak istiyorduk. Fakat söylediğimiz gibi, kimimizin zamanı yoktu, kimimizin imkanı yoktu, kimimizin bilgisi yoktu. Ama birimizin zamanı vardı, birimizin imkanı vardı, birimizin de bilgisi vardı.
Düşündük ve dedik ki;
“Eğer biz bir araya gelebilirsek, yani eksikliklerimizi değil de, sahip olduklarımızı bir araya getirebilirsek, belki bir tuğla eder.”
Biliyorduk ki, Edirne’deki kardeşimizin derdi de bu idi. Kars’taki Müslümanın derdi de, Samsun’dakinin, Urfa’dakinin derdi de, Malatya’dakinin, Rusya’dakinin, Köln’dekinin, Londra’dakinin, Amerika’dakinin derdi de bu idi. Herkes bulunduğu yerde helal gıda adına, insanların helal şeyler tüketmesi adına, bilinçli birer Müslüman, şuurlu birer Müslüman olmak adına bir şeyler yapmak istiyordu, ama tek başına yapamıyordu. O günden sonra dedik ki, o halde bir yol haritası çizelim, bir yöntem belirleyelim ve doğan bu çocuğun adına da GİMDES Gönüllü diyelim. Elbette ki her şey teoride olduğu gibi yürümedi. Çok aksaklıklar oldu, çok yere yetişilemedi, çok şeyler eksik kaldı.
Yapılması gereken çok şey vardı. Ve biz belki de alınacak kilometrelerce yolda birkaç adım atabildik yalnızca ama bizler artık, “Ru’z-i Mahşer’de, Rasulullah’ın sancağının altına doğru ilerleyenlerden olduğumuza ve ismimizi o kutlu grubun arasına yazdırabildiğimize” inanıyoruz. Ve bizler yine inanıyoruz ki; kilometrelerce gidilmesi gereken yolda, ihlasla atılan birkaç adım, Rabbimizin rızasını celbedebilir. Belki büyüklerimizin ulaştığı yerlere ulaşamayız ama en azından “biz de onlardandık” diyebilmek için yüzümüz olur. Biz ki, Allah’ın “Helalen tayyiben” emrine uymayı seçmişiz.
Âkif gibi,
“Cehennem olsa gelen bağrımızda söndürürüz
Bu yol ki, Hak yoludur, dönme bilmeyiz, yürürüz” der yürürüz.
Biliriz ki, muvaffakiyet Allah’tan. Biliriz ki, bazen kuvvetsiz üç kişi, samimiyetle bir araya geldiğinde, üçyüz kişilik iş yapabilir, üçyüz kişiye bedel olabilir. Biz bunu nerden mi biliyoruz? Biz bunu Bedir’den biliyoruz, biz bunu Hendek’ten biliyoruz, biz bunu, Mute’den biliyoruz, biz bunu Kurtuluş Savaşı’ndan biliyoruz, Filistin’den, Bosna’dan, Çeçenistan’dan biliyoruz ve GİMDES’ten biliyoruz…
Bu yola çıkarken iki kişiyle ne yapabiliriz diye düşünürken, bugün GİMDES Gönüllü’deki yüzlerce arkadaşımızdan biliyoruz, onlarca üniversiteden, onlarca liseden, onlarca şehirden, onlarca konferanstan, atılan yüzlerce twitten, paylaşılan yüzlerce facebook gönderisinden, verilen onlarca eğitimden. Hepsinden biliyoruz ki, samimiyetle bir araya gelen insanların yaptığı işleri, Allah, onların hayal ettiğinden daha ileriye taşır. GİMDES Gönüllü’nün içerisinde hepimiz varız. Kimimiz az, kimimiz çok ama hepimiz birer helal gıda gönüllüsüyüz, birer GİMDES gönüllüsüyüz.
Hiçbir dünyalık menfaat peşinde olmadan ücretini sadece Yüce Allah’tan bekleyerek helale gönül veren, bizleri de bu kudsi dertle dertlendiren siz Hüseyin Hocamızdan ve GİMDES Gönüllü ailesinden razıyız, Allah da razı olsun…
Rabbimizden duamız o ki; bizlere, bu kırık dökük, ufacık adımlarımıza rağmen, o grupla beraber yürüyebilmeyi nasip eylesin. Çer isek de, çöp isek de bizi helal uğruna çalışan bu kutlu insanların yamacından ayırmasın. (Amin)