İyi veya Kötü Gıda Yoktur”!
Gıdayı iyi veya kötü yapan “ne kadar tüketildiğidir”!
* Glikoz şurubu nedir ve nasıl üretilir?
* Glikoz şurubu ile ilgili iddialar neler?
* Glikoz şurupları gerçekten zararlı mı?
* Ürünlerin içinde neden Pancar şekeri değil de Glikoz kullanılıyor?
* Maliyeti fazla ve üretimi zor olan “sağlıklı” mıdır?
* Glikoz şurubu üretiminde kota var mı?
* Glikoz şurubunun kanser ve obezite ile ilişkisi kanıtlanmış mıdır?
* Mısır şekeri doyma hissi uyandırmaz mı? Glikoz şurubuna fıkhi bakış…
BİLİNEN TEK ŞEKER ÇEŞİDİ “PANCAR ŞEKERİ” YANILGISI
Pancar şekeri, adıyla bilinen şekerin kimyasal adı “Sakkaroz” ‘dur ve Kimyasal içeriği glukoz+fruktoz+sakkaroz+ su‘dur. Birçok gıdanın üretiminde tek başına veya sakarozla birlikte kullanılan bir şeker daha vardır. Mısır şekeri, “mısır şurubu” veya “yüksek fruktozlu mısır şurubu” ya da “fruktoz şurubu” isimleriyle adlandırılmaktadır. Mısır şekeri de esas olarak glukoz ve fruktoz (glukoz + fruktoz) karışımından oluşmaktadır. Pancar şekerinde 50/ 50 olan bu oran mısır şekerinde, tipine bağlı olarak ya 44/56 ya da 57/43 ‘tür. Baldaki fruktoz/glikoz oranı ise yaklaşık 54/46’dır. Meyvelerde de fruktoz ve glukoz “doğal” olarak birlikte bulunmaktadır. Özetle glukoz ve fruktoz, bal ve meyvelerde de doğal olarak bulunduğu gibi mısır şurubunda da “doğal olarak” bulunmaktadır.
PEKİ, YA BU İDDİALAR?
“Glikoz insan organizmasına yabancı bir madde’dir” iddiası kimyasal olarak adını bilmesekte yüzyıllardır fruktoz ve glukozu tüketiyoruz. Meyvelerde de fruktoz ve glukoz doğal olarak birlikte bulunmaktadır. Örneğin fruktoz/glukoz yüzdesi muzda yaklaşık 5/ 5, üzümde 8/ 7, elmada 6/ 3, şeftalide 2/ 2, kayısıda 5/ 12’dir. “Yüksek fruktozlu nişasta şekerinin insülin salgısını uyarmadığı ve bu nedenle diyabet ya da şeker hastalığına yol açar” iddiası konunun uzmanlarına göre ortamda bir miktar glukoz bulunması, insülin salgısının uyarılması için yeterlidir. Ve çoğu gıda, fruktozu ve glukozu doğal olarak birlikte içermektedir. Bu olgu, pancar ve mısır şekeri için de geçerlidir. Bu iddia Aspartam, Sakkarin, Sukealoz gibi yapay tatlandırıcılar için geçerli olabilir o da başka bir makale konusudur.
“Fruktoz şişmanlık ya da obezite etkenidir” iddiası, Şişmanlığın başlıca iki nedeni, aşırı gıda tüketimi ile fiziksel aktivite yetersizliğidir. Bu anlamda enerjinin hangi gıdadan alındığı o kadar önemli değildir. Bal, meyve, su doğal yiyecekler olduğu halde aşırı miktarlarda tüketimi pek çok sağlık sorununa yol açacak faydasından çok zararı ortaya çıkacaktır. Her şekerin 1 gramı 4.1 kcal vermektedir. Sakkaroz ne kadar enerji sağlıyorsa, aynı ağırlıktaki fruktoz, glukoz veya laktoz da aynı enerjiyi sağlamaktadır. Öyle ise, fruktoz şişmanlatıyorsa aynı tüketim düzeyinde sakkaroz da şişmanlatıyor demektir. Veya fruktoz şurubu obeziteye yol açıyorsa, aynı tüketim düzeyinde pancar şekeri de obeziteye yol açıyor demektir. Obezite fruktoza bağlı olsaydı, ABD’nde fruktoz şurubu tüketimi azalırken obezite artmazdı!..
İzoenerjik olarak yüksek fruktozlu mısır şurubu veya sakkaroz ve süt içeren içeceklerin tokluk mekanizmasına olan etkileri akut çalışma protokollerinde çalışılmıştır. Sonuç olarak, enerji içerikleri aynı olan yüksek fruktozlu mısır şurubu, sakkaroz ve süt içeceklerinin doygunluk üzerine olan etkilerinin aynı olduğu gösterilmiştir (48). Yüksek fruktozlu mısır şurubu ve sakkarozu birbiri ile karşılaştıran çalışmalar birbirini destekler niteliktedir ve iştah, doygunluk, insulin, leptin, ghrelin düzeyleri açısından yüksek fruktozlu mısır şurubu ile sakkarozun etkilerinin benzer olduğunu bildirmektedir (49,50)
“Fruktoz ile pankreas kanseri arasında ilişki bulunmaktadır” iddiası yalnız fruktozun değil, sakaroz, glukoz ve laktozun da pankreas kanseri ile olası ilişkisi konusundaki araştırmalar birbiri ile çelişkilidir. Çünkü şekerler; ne fruktoz, glukoz, sakkaroz ve ne de mısır ve pancar şekeri; uzman kuruluşa (IACR) göre “kanserojen” değildir. Ayrıca konu uzmanları; pankreas kanserine yakalanma riskini artıran başlıca faktörlerin obezite ve diyabet olduğunu özellikle vurgulamaktadır. Dolayısı ile kaçınılması gereken obezite ve diyabettir. Daha doğrusu bunlara yol açan faktörlerin tümüdür. Buna göre mısır şekerinin sorumlu tutulabileceği her tür rahatsızlıktan pancar şekeri de aynı oranda sorumludur.
Bunun tersi de geçerlidir. Dr. Suzen Moeller’in mısır şekeri ile ilgili 2009 tarihli derlemesinin sonucunda da mısır şekerinin yasaklanması veya kullanımının kısıtlanmasını gerektirecek herhangi bir bilimsel kanıt olmadığına, ancak Amerikan Sağlık Bakanlığı’nın Beslenme Kılavuzu’nda belirtildiği üzere tüketicilerin pancar şekeri ve mısır şekeri dahil tüm kalorili tatlandırıcıların tüketim miktarı konusunda dikkatli olmaları gerektiği vurgulanmaktadır (6). Tüm bunların yanında gözardı edilen bir konu daha vardır yapay/sentetik tatlandırıcılar (Aspartam, Sakkarin, Sukealoz ) bugün dünya da yapay tatlandırıcının, tatlandırıcı pazarındaki değeri 184 milyon dolardır ve Bu oran toplam tatlandırıcılar içinde %73 e denk gelmektedir. Literatürde enerji vermeyen yapay tatlandırıcı kullanımının tip 2 diyabet riskini artırabileceği gösterilmiştir (54). 2013 yılında yapılan bir araştırmada yapay tatlandırıcıların tip 2 diyabet riskindeki artışla bağlantılı olduğu gösterilmiştir (62).
PEKİ, BU KOTALAR?
Türkiye’de ve Avrupa’da halen geçerli olan kotaların amacı kamış şekeri ve diğer tatlandırıcılara karşı pancar şekerini korumaktır. Ancak küreselleşme ile birlikte bu kotaların da anlamı kalmamıştır. Nitekim AB tüm şeker kotalarını 2017 itibarıyla kaldırma kararı almıştır. ABD’de zaten herhangi bir kota uygulaması yoktur.
DAHA MALİYETLİ OLAN DAHA SAĞLIKLI VE KALİTELİ Mİ?
Kamış şekeri pancar şekerine göre daha ucuzdur, ancak her ikisi de nişastadan elde edilen şekerlere göre daha maliyetlidir. Bu fark hammadde olarak kullanılan bitkilerin yetiştirilmesinden ürünün elde edilmesinde kullanılan işlemlere kadar her adımdan kaynaklanmaktadır. Daha maliyetli olan mal her zaman daha kaliteli ya da daha sağlıklı demek değildir. Teknoloji ilerleyip yenilikler ortaya çıktıkça bazı ürünlerin maliyeti de düşer; bilgisayar örneğinde olduğu gibi.
Mısır şekerinin maliyetinin düşük olmasının yanında bazı yiyecek ve içeceklerin üretiminde tercih edilmesinin başka ve belki de daha önemli sebepleri de vardır. Bunlar aşağıdaki şekilde sıralanabilir:
- Mısır şekeri pancar şekeri kadar kolay kristalize olmaz. Pancar şekerinde bulunan sakkaroz kolaylıkla kristalize olur. Reçellerde ve hamur işi tatlılarda görülen bu durumu aşmak için sakkarozun parçalanması gerekir. Sakkaroz çözeltisi asitle (örneğin limon suyu) karıştırılarak ısıtıldığında şeker glikoz ve fruktoz moleküllerine ayrışır, böylece hem daha tatlı hem kristalize olmayan bir çözelti elde edilir. Bu uygulama halen evlerde tatlı ve reçel yapımında kullanılmaktadır. Mısır şekerinde bu işleme gerek kalmaz. Birbirinden ayrı glikoz ve fruktoz moleküllerinden oluşan mısır şekeri kristalize olmaz.
- Mısır şekeri nemini kolaylıkla kaybetmez. Bu nedenle mısır şekeri kullanılan hazır kek, çikolatalı fındık kreması gibi ürünler yumuşaklıklarını ve akışkanlıklarını korurlar ve raf ömürleri uzar. Pancar şekeri ise nemini kolaylıkla kaybederek kristalleşme eğiliminde olduğu için gıdaların yapısı çok daha çabuk değişir ve bozulur.
- Gıdalarda mikrobik bozulmanın önemli koşullarından biri üründe mikropların yetişmesine izin verecek oranda serbest suyun bulunmasıdır. Mısır şekeri su aktivitesini düşürür, mikrobiyolojik bozulmayı geciktirir ve ürünlerin raf ömrünü uzatır.
Ülkemize mısır ithalatı kontrollü bir şekilde yapılmaktadır. Gıda sektöründe kullanılan Mısırlar GDO içermeyen, mısır bitkisinden üretilmektedir. Bunun kontrolü ise GDO analizleriyle titizlikle yürütülmektedir. Yerli üretim mısırlarda ise GDO konusunda herhangi bir problem yoktur.
Doğal bir hammadde olan mısır bitkisinin nişastası yaş öğütme olarak adlandırılan bir sistemle suya geçirilir. Elde edilen bu nişasta çözeltisi enzimler yolu ile önce glikoz çözeltisine daha sonra glikoz/ fruktoz çözeltisine, yani mısır şekerine dönüştürülür. Doğallık açısından bakıldığında kimyasal madde kullanılmayan bu süreç enzimlerin kullanıldığı ekmek yapımından çok da farklı değildir. Ayrıca son ürünün su aktivitesi düşük olduğu için mikrobik bozulma riski yok denecek kadar azdır. Bu nedenle son ürüne koruyucu kimyasallar eklenmesi de gerekmez.
Mısır şekeri de pancar şekeri gibi işlenmiş bir gıda üründür. Ancak üretimde kullanılan hammadde ve bileşenler doğal ürünlerdir. Bu nedenle mısır şekeri en az pancar ve kamış şekeri kadar doğaldır. Suni tatlandırıcılar ise enzimatik değil kimyasal tepkimeler yolu ile üretilmektedir.
Mısır şekeri ve özellikle mısır ve pancar şekerinin ortak bileşeni olan fruktoz üzerine birçok araştırma yapılmış, bu çalışmaların bazıları temel alınarak fruktoz hipotezi olarak adlandırılan sav ortaya atılmıştır (1).
Dr. J ohn White’ın 2013 tarihli derlemesinde fruktoz hipotezinin dayandığı gerekçeler şu şekilde tanımlanmıştır:
- Amerikalılar arasında obezite, diyabet, kalp- damar rahatsızlıkları, hipertansiyon, kanser, alkole bağlı olmayan karaciğer yağlanması ve metabolik sendrom gibi rahatsızlıkların görülme sıklığı, insan beslenmesindeki fruktozun orantısız artışıyla paralel şekilde yükselmektedir;
- Neden- sonuç ilişkisine dayanan kanıtlar ABD’deki tipik maruziyet seviyeleri ve tüketim koşullarında fruktoz metabolizmasını tek başına bu hastalıklara bağlamaktadır.
Dr. White aynı çalışmada bu hipotezin ciddi eksiklik ve hatalarını da ele almıştır:
- Tarihsel şeker tüketim verileri eksik veya yanlış sunulmakta, karşılaştırma yapmaya izin vermeyecek şekilde yağ ve tahıl tüketimi gibi verilerden ayrı tutulmaktadır;
- Laboratuvar çalışmaları insan yaşamındaki normal tüketim seviyelerini ve koşullarını modelleyememekte, beslenmedeki şeker oranlarını çarpıtarak metabolik sonuçları etkilemektedir;
- Tipik tüketim seviyelerinde fruktozun biyokimyasal/ metabolik bir tehdit olarak görülmesi için neden- sonuç ilişkisi kurulamamaktadır. Derlemede bu eksiklik ve hatalar açık şekilde ve verilerle ortaya koyulmaktadır.
Dr. Marilyn Schorin tarafından yapılan bir başka derleme araştırmasında mısır şekeri ve kanser ilişkisini sorgulayan makalelere de değinilmiştir (2). Burada ele alınan çalışmalara göre beslenmede yer alan karbonhidratlar ve kanser arasında bağlantı olup olmadığı halen açıklık kazanmamıştır.
Araştırmanın sonucunda pancar ve kamış şekeri sakkaroz ile mısır şekeri karşılaştırılmış, yaklaşık aynı oranlarda fruktoz ve glikoz içeren bu iki şekerden sadece birinin bazı rahatsızlıkların tek sebebi olmasının akla yatkın bir açıklamasının olamayacağı belirtilmiştir.
Beslenme biyokimyası dalında uzman bir diğer isim olan Dr. Geoffrey Livesey’in derlemesi, şekerlerde bulunan fruktoz bileşeninin iddia edilen rahatsızlıklarla ilgisini araştırmaktadır (3). İnsülin direnci, plazma trigliseritleri, ürik asit, vücut ağırlığı yanında kanser konusunu da inceleyen araştırmada varılan nokta, kanserin glisemik endeks artışı ile bağlantılı olabileceği, bunun da glisemik endeksi çok düşük olan fruktozla ilgili olamayacağıdır. Fruktozun glisemik endeksi glikozunkinin %20’si, ekmeğinkinin %29’u kadardır (4).
Ankara Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Aziz Ekşi de şekerlerle ilgili ortaya atılan iddiaların tümünü içeren bir açıklama kaleme alarak bu konuda kafaların karışmasına neden olan noktalara parmak basmıştır (5). Prof.
Ekşi’ye göre şekerle ilişkilendirilen kanser türlerinin asıl sebebi obezite ve diyabettir, dikkat edilmesi gereken nokta budur. Sonuç olarak şeker konusundaki olumsuz laboratuvar çalışmalarının çoğu çok yüksek oranlarda ve saf fruktoz kullanılarak yapılmaktadır. Bu çalışmaların glikoz ve fruktozu benzer oranlarda içeren pancar şekeri ve mısır şekeri ile bunların toplum tarafından ortalama tüketim seviyeleri ve koşulları ile ilişkilendirilerek bir sonuca çıkılması olası değildir. Şekerleri temel alan kesitsel veya ekolojik çalışmalar çoğunlukla yağ ve tahıl tüketimi, hareketsizlik gibi başka faktörleri dikkate almamakta, bu nedenle güncel durumu temsil edememektedir.
MISIR ŞEKERİ DOYMA HİSSİ UYANDIRMAZ MI?
Mısır şekerine atfedilen çalışmaların büyük bölümü aslında mısır şekerinin ve pancar şekerinin yarısını oluşturan bir bileşen olan fruktozla yapılan çalışmalardır. Saf fruktozla yapılan çalışmaların sonuçlarının normal yaşantıya uyarlanamaz.
Bunun ana sebepleri, insanların fruktozu tek başına değil glikozla birlikte tüketmesi (tipik bir diyet fruktozdan 5 kat daha fazla glikoz içerir) ve çalışmalarda uygulanan dozajın çoğunlukla uç noktalarda olması (nüfusun 95’inci dilimindeki tüketimin 1,5- 3 katı arası) şeklinde açıklanmaktadır (1). Bununla beraber sakkaroz (pancar şekeri) ve mısır şekerinin tokluk hissi üzerine etkisini karşılaştırmalı olarak inceleyen uygulamalı araştırmalar iki şeker arasında fark bulamamaktadır. Bu araştırmalara örnek olarak Soenen ve Westerterp Plantenga’nın çalışması verilebilir (7). Çalışmada sakkaroz veya mısır şekeri içeren içeceklerin tokluk üzerine etkisi normal kiloda 15 kadın ve 15 erkekten oluşan bir grupta kan değerleri ve görsel analog çizelgeler yoluyla, 20 kadın ve 20 erkekten oluşan diğer bir grupta ise sonraki yiyecek tüketimine bakılarak değerlendirilmiş, fark gözlenmediği belirtilmiştir
GLİKOZ ŞURUBUNA FIKHI BAKIŞ
Sağlığa zararlı ürünler hakkında fıkıh hocalarımızdan öğrendiğimiz İslami bakış açısı şudur: Zararlı olmak 2 çeşittir. Birincisi, mutlak zararlı olup çok az miktarlarda vücuda alındığında da zararlı olanlardır. İkincisi ise, izafi zarar olarak adlandırılan, yani bizzat zararlı olmayıp, ihtiyara (tercihlerimize) bağlı olarak kendimiz için zararlı hale getirdiklerimizdir.
İlk durumdaki maddeler, çok az dahi vücuda alındığında vücudun bundan zarar gördüğü mutlak olanlardır. Sodyum nitrit, sodyum benzoat, msg (mono sodyum glutamat), yapay tatlandırıcılar vs. bunlara birer misaldir ve Tayyib (sağlıklı) olmadıklarından dolayı helal sertifika verilemez.
İkinci durumda ise, doğru tüketildiğinde zarar vermeyen, fakat fazla veya zamansız tüketildiğinde (mesela yemekten hemen sonra meyve yemek gibi..) vücuda zararlı hale gelen gıdalardan bahseder. Her bir gıda buna misal olarak gösterilebilir. Çok fazla su içersek hücre patlaması (otoliz) olur ve su zehirlenmesi denilen hastalıktan ölebiliriz. İşte bu ikinci durum için fıkıh herhangi bir yasak koymayıp, her insan bütün bu gıdaları kendisine zarar vermeyecek şekilde tüketmelidir der.
Mısır şurupları da ikinci durumdaki gibidir. Bizzat zararlı olmayıp, fazla tüketiminde vücuda birtakım zararları mevcuttur. Mesela, bal içerisinde bol miktarda glikoz vardır. Az tüketimi şifa iken fazlası hasta eder. Früktoz meyvelerde bol miktarda vardır. Doğru miktar ve zamanda tüketimi sağlıklı iken zamansız ve fazla tüketim zarar verir. Hatta pancar şekeri olarak bilinen sakkaroz (çay şekeri) dahi böyledir. Şayet çok tüketilirse zarar verecektir. Fakat sentetik olan tatlandırıcılar böyle değildir. Şekerden 250 kat kadar tatlılık verebilen aspartam ve asesülfam-k gibi tatlandırıcıların kanserojenik etki gösterdiği, çok az miktarlarda da alınsa vücudun bundan zarar gördüğü ve tolere etmeye çalıştığı bağımsız çalışmalarla ortaya konmuştur. Dolayısıyla mısır şuruplarına; gdo’suz olmak, üretimde kullanılan enzimlerin helal sertifikalı olması ve sağlığa bizzat zararlı hiçbir madde kullanılmaması şartıyla helal sertifika vermekte hiçbir beis yoktur. Ancak mısır şuruplarını içeren gıdaları çokça tüketmek doğru değildir. Bu da emanetçi olarak bizim dikkat etmemiz gereken bir imtihanımız olsa gerek.
GLİKOZ ŞURUBU İLE İLGİLİ YAPILAN ARAŞTIRMA VE DENEYLER
Hayvanlar ve insanlar üzerinde yapılan bir çok çalışma önemli noktalara değinmiştir. Yapılan çalışmalardan bahsetmek gerekirse;
- Glikoz şurubu ile tatlandırılmış içecekler fruktoz şurubu ile tatlandırılmış içecekler ile karşılaştırıldığında, Glikoz şuruplu içeceklerin vücuttaki trigliserit konsantrasyonunu arttırmadığı görülmüştür.( Stanhope & Havel, 2008)
- Saf glukoz ile saf fruktozun tokluk ve enerji alımı üzerindeki etkileri arasında tutarsızlıklar vardır. Çoğu çalışma, şekerler arasında önemli bir fark bulamamıştır(Guss et al., 1988, Guss et al., 1994 & Vozzo et al., 2002)
- Fazla miktarda fruktoz şurubu kullanımı belki insan vücudunda mevcut olan obezite ve metabolik sendromlarla ilişkilendirilebilir, ama araştırılmalıdır detaylı bir şekilde(Bray et al., 2004, Elliott et al., 2002 & Havel 2005)
- Saf fruktoz tüketimi küçük bir ihtimalle enerji alımı düzeninde problem oluşturabilir. Ama buna karşın; yüksek fruktozlu glikoz şurubu sükroz(sofra şekeri) ile fruktoz şurubuna göre daha benzerdir. Özellikle içerik açısından,iştah verişi açısından ve bazı metabolic faaliyetler açısından benzerlik göstermektedir.Dolayısıyla mevcut teorik ve deneysel kanıtlar fruktoz kaynaklı sorunların YFGŞ ile sakkaroz tüketiminden daha fazla ilişkili olmadığını göstermektedir. Bu yüzden YFGŞ ile sofra şekeri benzerdir(Melanson et al.,2008)
- YFGŞ ve sükroz(sofra şekeri) açlık ve tokluk hormone olan leptin ve gerilin üzerinde benzer tepkilere sebep olmaktadır.(Teff et al., 2004)
- Normal kilolu kadınlarda yüksek fruktoz mısır şurubu ve sükroz tüketiminin dolaşımdaki glikoz, insülin, leptin ve grelin üzerine ve iştah üzerindeki etkileri incelendi. Sonuçlar açlık plazma glikoz, insülin, leptin ve grelinde iki tatlandırıcı arasında önemli bir fark olmadığını gösterdi. Kısa vadeli sonuçlar, fruktoz HFCS şeklinde tüketildiğinde, ölçülen metabolik yanıtların kadınlarda Sükrozdan farklı olmadığını göstermektedir. (Melanson et al., 2007)
SONUÇ
Bilimsel çalışmalardan elde edilen kanıtlara bakıldığında pancar şekeri ve mısır şekerinin kimyasal yapıları, enerji içerikleri ve insan metabolizması üzerine etkileri açısından birbirine denk olduğu görülmektedir. Bunun aksini kanıtlayan bir tane bile bilimsel çalışma yoktur. Şekerle ilgili rahatsızlıkları inceleyen çalışmaların çoğunda yüksek dozlarda saf fruktoz kullanılmaktadır. Bu sonuçların aşırıya kaçılmadan tüketilen pancar ve mısır şekerine uyarlanması mümkün değildir. Obezite, diyabet, hipertansiyon, damar sertliği, böbrek sorunları ve bazı kanser türleri ile ilişkilendirilen metabolik sendrom kişinin tükettiği besinler, yaşam tarzı, genetik özellikler gibi değişkenleri içeren karmaşık bir olgudur. Bu konuda sadece şekerlerin, hatta birçok şeker türünden sadece birinin tek sorumlu olarak ilan edilmesi yetkilileri ve halkı sağlık sorunlarının çözümünden uzaklaştırmakta, faydadan çok zarar getirmektedir. Mısır şekeri hakkında kritik dönemlerde ortaya çıkan, bilimsel temeli ve kanıtı olmayan söylentilerin kaynağında büyük oranda bazı çıkar gruplarının olduğunu düşünüyoruz. Bu nedenle halkımızdan ve özellikle konunun uzmanı olan bilim insanlarından beklentimiz, sunduğumuz bilgileri ve bilimsel kaynakları tarafsız bir gözle incelemeleri ve nihai kararlarını bunları da dikkate alarak vermeleridir
KAYNAKLAR
-
Melanson KJ , Zuckley L, Lowndes J , Angelopoulos TJ , Rippe J M. Effects of high- fructose corn syrup and sucrose consumption on circulating glucose, leptin, ghrelin, and on appetite in lean women. Nutrition 2007; 23:103– 12.
-
Teff KL, Elliott SS, Tschop M., et al. Dietary fructose reduces circulating insulin and leptin, attenuates postprandial suppression of ghrelin, and increases triglycerides in women. J Clin Endocrinol Metab 2004; 89: 2963– 72
-
Kathleen J . Melanson, Theodore J . Angelopoulos, Von Nguyen, Linda Zukley, J oshua Lowndes, and J ames M Rippe. High- fructose corn syrup, energy intake, and appetite regulation. Am. J . Clin. Nutr. 2008; 88.
-
Guss J L, Kissileff HR, Pi- Sunyer FX. Effects of glucose and fructose solutions on food intake and gastric emptying in nonobese women. Am. J . Physiol. 1994; 267: 537– 44.
-
Guss J , Kissileff HR, Pi- Sunyer FX. Short- term comparative satiating effects of glucose and fructose. Proc. Ann. Meet East Psychol. Assoc. 1988; 59: 22.
-
Vozzo R, Baker B, Wittert GA, et al. Glycemic, hormone, and appetite responses to monosaccharide ingestion in patients with type 2 diabetes. Metabolism 2002; 51: 949 – 57.
-
Bray GA, Nielsen SJ , Popkin BM. Consumption of high- fructose corn syrup in beverages may play a role in the epidemic of obesity. Am. J . Clin. Nutr. 2004; 79: 537– 43.
-
Elliott SS, Keim NL, Stern J S, Teff K, Havel PJ . Fructose, weight gain, and the insulin resistance syndrome. Am J Clin Nutr 2002;76:911– 22.
-
Havel PJ . Dietary fructose: implications for dysregulation of energy homeostasis and lipid/ carbohydrate metabolism. Nutr. Rev 2005; 63:133– 57.
-
White J S., Challenging the fructose hypothesis: new perspectives on fructose consumption and metabolism., Adv Nutr. 2013 Mar 1;4(2):246- 56.
-
Schorin MD., High Fructose Corn Syrups, Part 2: Health Effects., Food Science. 2006;41(2):70- 77.
-
Livesey G., Fructose ingestion: dose- dependent responses in health research., J Nutr. 2009 J un;139(6):1246S- 1252S.
-
J enkins DJ A, Kendall CWC, Marchie A, Augustin LSA., Too much sugar, too much carbohydrate, or just too much?., Am J Clin Nutr. 2004;79:711– 2.
-
http:/ / www.gidadernegi.org/ TR/ Genel/ dg.ashx?DIL=1&BELGEANAH=5479&DOSY AISIM=SEKER.p df (Son erişim tarihi: 28.10.2015)
-
Moeller SM, Fryhofer SA, Osbahr AJ 3rd, Robinowitz CB., The effects of high fructose syrup., J Am Coll Nutr. 2009 Dec;28(6):619- 26.
-
Soenen S, Westerterp- Plantenga MS., No differences in satiety or energy intake after highfructose corn syrup, sucrose, or milk preloads., Am J Clin Nutr. 2007 Dec;86(6):1586- 94. Er atum in: Am J Clin Nutr. 2008 Apr;87(4):1071.